BAĞLANTILAR
haberhan.com
GÜNDEM
Haberin Kaynağı
Cumartesi
COCUKLAR DIYET YAPAR MI YAPMALI MI DUZENLI BESLENME YOLLARI YONTEMLERI TAVSIYELER ONERILER
ÇOCUKLAR DİYET YAPMAZ
Çocuklarda kötü beslenmenin işaretlerinden biri de kilo artışıdır.
Prof.Dr. Osman MÜFTÜOĞLU; Fazladan alınan ve harcanmayan zararlı kalorilerin yağ olarak depolanması kilo sorununa, hatta obeziteye sebep olur. Bu da çocuğunuzda ileride telafisi güç sorunlara yol açar.
Çocuklar Diyet YapmazBu çocuklarda hormonal gelişme bozulur. Boy uzaması yavaşlar. şeker hastalığına, hipertansiyona eğilim artar. Bu nedenle fazla kilolu çocukları sağlıklı bir kilo aralığına indirmek zorunludur.
Bunu başarmak için onları doğrudan diyet programlarına sokmak yerine önce yüksek kalorili yiyecek ve içeceklerden (pizza, meyve suları, gazozlar, kolalı içecekler, cipsler, gofretler, dondurma ve çikolatalı atıştırmalar) vazgeçirmek gerekir.
Çocuklarda kilo sorununu çözerken kalori kısıtlamalarını esas alan diyet planlarına pek ihtiyaç duyulmaz. Diyet planları yalnızca aşırı kilosu olan 14 yaş üstü gençlerde, çok büyük bir dikkatle kısa süreli olarak uygulanır. Sağlıklı bir kilo aralığına girilir girilmez de “diyet” bırakılır.
Özellikle büyüme çağındaki çocuklarda yanlış hazırlanmış düşük kalorili diyetler büyüme ve gelişmede sorunlara yol açabileceği için bu nokta çok ama çok önemlidir. Kilolu çocuk ve gençlerde yapılması gereken üç temel değişim var.
Bir: Yüksek kalorili, faydası az, zararı çok yiyecek içecekleri bırakmak.
iki: Sağlıklı ve dengeli, ihtiyacı kadar kaloriyi temin edebilecek ve büyümeyi destekleyecek doğru bir beslenme planı yapmak.
Üç: Egzersiz, yani aktivite alışkanlığını yeniden canlandırmak.
Sözün kısası, konu çocuklarda kilo fazlalığı sorununun çözümünü yalnızca diyet listelerine havale etmek, onu bir diyet merkezine emanet etmek yetmez. Sürece onu da ortak etmek ve motive etmek şarttır.
Bir nokta daha var: Bazı çocuklarda kilo sorunu hormonal-metabolik sebeplerden de kaynaklanabilir. Böyle bir durumda sadece kiloya odaklanıp arka plandaki sorunu görmezden gelmek ya da fark etmemek gelecek için tehlikelidir. Çocuk sağlığı uzmanları ya da endokrinoloji-metabolizma uzmanları işte bu noktada mutlaka devreye girmelidir.
Ne kadar erken başlarsanız sonuç o kadar iyi olur
Çocuk ve gençlerde beslenme konusuna mümkün olduğu kadar erken yaşlarda el koymak gerekiyor. Doğru ve kalıcı alışkanlıklar kazandırmak için yola erken çıkmak, erken başlamak şart!
Konulan kurallar, verilen bilgiler, iyi ya da kötü alışkanlıklar çocuk ne kadar küçük yaştaysa o kadar etkili ve kalıcı oluyor. Araştırmalar fazla kilolu veya obez bir çocuğun yaşı ne kadar büyükse sorunun o kadar zor çözüldüğünü, kilolu bir yetişkin olma ihtimalinin o oranda arttığını gösteriyor.
Çocukluk çağında sağlıklı beslenen, kilo sorunu yaşamayan, aktif, hareketli, mutlu, keyifli, formda bir çocuk genellikle büyüyünce de kilo problemi yaşamıyor. Dolayısıyla hızlı hareket etmemizde fayda var.
Toksik besin ne yapıyor
Çocuk ve gençlerin bedeni de “iyi şeylerden daha çok faydalanıp kötü ve zararlı olan şeylerden mümkün olduğunca kaçmak” kuralı üzerine planlanmış bir organizasyondur.
Bu kural beslenme alanında da normalde tıkır tıkır işler. Eğer dışarıdan yanlış bir müdahale, yönlendirme yapılmazsa çocuk bedeni faydalı besinler tüketmek, zararlı besinlerden kaçmak üzere programlanmıştır.
Yanlış ve zararlı yiyecekler bedene yüklendiğinde çok geçmeden isyan eder. Boyalı, katkılı, kimyasallarla kirlenmiş, doğallığını yitirmiş, genlerin tanımadığı ne idiğü belirsiz yiyecek ve içeceklerle beslendiklerinde cilt döküntülerinin, ishallerin ortaya çıkması, ağrıların, uyku bozukluklarının başlaması, hatta hiperaktivite ve benzeri huy değişikliklerinin olması işte bu “doğal olamayana” isyandandır.
Çocuk bedeni ve ruhunun isyanını fark etmez, zamanında el koymazsanız çocuklarınız sadece fazla kilolu olmaz. Doğal koruyucu bağışıklık kalkanlarını kaybettiklerinden üç-beş günde bir hastalanırlar. Sık sık ateşleri yükselir. Boğazları şişer. Kulakları akar. Uykuları bozulur. Deri döküntüleri, egzamalar, sivilceler başlar. Okulla, öğretmenlerle, sizinle ilişkileri bozulur. Huyları değişir.
Kısacası, pek çok şey ters gitmeye başlar. Akıllı, bilgili ve dikkatli anne babalar, öğretmenler, rehberler, bu isyanı erkenden tanıyanlar ve yanlış gidişe zamanında el koyanlardır.
Hap kullanırken gebe kalınması sorun yaratır mı?
Doğum kontrol hapları kullanırken gebelik olursa ve bu gebeliğin devamı istenirse büyük bir endişe duyulmaması gerekir. Gebelik başlangıcında kullanılan doğum kontrol hapları ACOG (American College of Obstetricians and Gynecologists)’a göre doğumda anormalliklere neden olmamaktadır.
Bununla beraber, 2009’da yapılan bir araştırma gebelik sırasında hapların kullanılması ile erken doğum ve düşük tartılı bebek oluşması arasında bir ilişki bulunduğunu gösterir. Önlem olarak, gebe kalındığı fark edilir edilmez doğum kontrol hapları bırakılmalı ve doktorunuzla bu durumu paylaşarak riskler konusunda bilgi almalısınız.
Kilo kaybı
Kilo kaybı genellikle son 6 ila 12 ay içinde vücut ağırlığının yüzde 5’inden fazlasının azalması şeklinde ifade edilmektedir. Kilo kayıplarında vücudun kas ve yağ kütlesinde düşme olmaktadır. Vücut ağırlığında azalmanın çeşitli nedenleri olabilir. Tiroid bezinin hızlı çalışması, kontrolsüz diyabet, emilim bozuklukları ve aşırı egzersiz gibi durumlarda artmış iştaha rağmen kilo kaybı görülür.
Besin maddesi alımında azalma, kronik hastalıklar, kalp ve akciğer hastalıkları, yutma güçlüğü, kusma ve karın ağrısı gibi mide-barsak rahatsızlıklarına bağlı sindirim bozuklukları, psikiyatrik hastalıklar (depresyon), ağır enfeksiyonlar, kanserler, AIDS, sinir sistemi bozuklukları, bazı ilaçlar (uyarıcılar, kanser ve tiroid ilaçları, müshiller), yeni protezler, diş kayıpları, çiğneme güçlüğü oluşturan durumlar, ağız içindeki yaralar kilo kaybının nedenleri arasında sayılabilir.
Kilo kayıpları yorgunluğun başlıca nedeni olabileceği için dikkatle araştırılması gerekmektedir. Hikâye ve fizik muayenenin ardından başlangıç testleri olarak kan sayımı, elektrolitler, kan şekeri, kalsiyum, böbrek ve karaciğer fonksiyon testleri, TSH, HIV testi, sedimantasyon, CRP bakılmalı ve akciğer filmi çekilmelidir.
Yaptığınız yanınıza kâr kalsın
Klinikte sıkça karşılaştığım sorulardan biri de “Benim için ideal egzersiz hangisidir?” oluyor. Genellikle verdiğim yanıt hep aynı: “Yapabileceğiniz fiziksel aktivite size uygundur.” Elbette bu tümcenin açılımı da var. Yaş, cinsiyet, kilo, taşıyıcı sistemi ilgilendiren sağlık sorunları gibi farklılık yaratacak durumları göz önünde bulundurarak, bir egzersiz uzmanından da destek alarak bir program oluşturmak gerekiyor.
İnsanları, fiziksel aktivite yapmaktan soğutan iki önemli neden var: Sıkılma ya da bıkma ve sakatlanma. O nedenle bir uzmanın rehberliğinde, doktorunun kontrolü altında aktivite yapan kişilerde sakatlanma riski en aza indirgeniyor. Aynı zamanda aktivite uzmanı tarafından değişik önerilerle zenginleştirilen programı bıkmasını engelliyor.
Fiziksel aktivite yapmak, kalori harcama fırsatı yaratmaktır. Aerobik egzersizler yaparak direnç egzersizleriyle olduğundan daha fazla enerji harcarsınız. Direnç egzersizleriyle yeterince kalori yakılamadığından, kayda değer bir kilo kaybı sağlayamazsınız. Bundan, direnç egzersizlerinin beden sağlığı için gerekli olmadığı anlamını çıkarmamalısınız. Ancak daha fazla kalori yakmak istediğinizde tercihiniz kardiovasküler egzersizlerden yana olsun. Zaman zaman yoğunluğunu da zamanını da değiştirerek uygulayın. Vücudunuz ezberine alamadığı böyle bir etkinlik sayesinde daha fazla enerji harcar.
İleri ve orta şiddette egzersizleri, aynı egzersiz ortamında ya da dönüşümlü olarak, farklı günlerde yapmak daha yararlıdır. Buna “aerobic base-building” deniyor. Aynı gün, farklı aktiviteleri, ardı ardına yapmak da bir başka çözüm olabilir. Bu yöntemin adı da: “cross-training”. Bu değişiklik, yalnızca sıkılmamanızı sağlamakla kalmaz, değişik kas gruplarını çalıştırarak daha geniş etki sağlar.
Ayrıca, hep aynı eklemlere yük binmediğinden sakatlanma riskiniz de azalır. Fizik aktivite, puzzle’ın yalnızca bir parçasıdır. Dengeli bir beslenme planı oturtmadan kilo yönetimi sağlanamaz.
Turp, lahana, şalgam
Her pazarda kolayca bulabileceğiniz ucuz sebzelerin başında turpgiller geliyor. Bu sebze ailesinin en önemli üyeleri ise turp, lahana, karnabahar ve şalgam. Bu gruba siyah pancarı da dâhil edebilirsiniz.
Bu gruptaki sebzelerin hepsi mükemmel birer toksin temizleyici. Özellikle kansere yol açabilen zararlı ve toksik maddelerden vücudu temizlemekte ve hatta bu tür kanserojenlerin hücrelere verdiği zararı önlemede faydalı olabilecek onlarca madde içeren doğal besinler bunlar.
Ayrıca bu gruptaki yiyeceklerin bağışıklık sistemini güçlendikleri de biliniyor. Turpgillerde bol miktarda bulunan C, E vitaminleri ve beta karoten mükemmel antioksidanlar. Bu besinler ayrıca güçlü birer kalsiyum kaynağı. Turpgillerin içinde bulunan indol-3-kalbinol ve benzeri maddeler kansere karşı korunmada mükemmel faydalar sağlıyor. Bu ucuz ama etkili ve lezzetli sağlık koruyucularında daha sık faydalanmanızı tavsiye ederim.
Prof.Dr. Osman MÜFTÜOĞLU
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder