Perşembe
IHH BASKANI BULENT YILDIRIM GEMIDEKI DEHSET FELAKET ANLARINI ANLATTI ISRAILIN ZULMUNU SOYLEDI
İHH Başkanı, dehşet anlarını anlattı
İHH Başkanı, dehşet anlarını anlattı
Bülent Yıldırım, Atatürk Havalimanı'nda kendisini bekleyen İHH gönüllülerine seslendi.
Türkiye'ye dönen uçakta bulunan İHH Başkanı Bülent Yıldırım havaalanında bir basın açıklaması yaptı. Yıldırım yaşananları şöyle anlattı: " İsrail'in bize böyle silahla geleceğini hiç hissedemedik. İsrail diyordu 'ben bütün filomla geleceğim'. Silah kullanmaz dedik. Bunu onlara da söyledim, siyonizm yahudi halkını yalnızlaştırıyor, dünyada tek kalıyorsunuz. Dünyanın her tarafından aranıyorduk gemide kadınlar, çocuklar, yaşlılar, Müslümanlar, Hıristiyanlar, ateistler vardı. Bizim güzergahımız Mısır'dan Gazze'ye girmekti, ve biz aslında İsrail'in kara sularına hiç girmedik, hatta dünyada ilk defa uçu açık bir operasyon oldu. İsrail 68 mil dedi, radarlardan baktığımızda olacak şey değil. Ulusa açık sularda gittik, kaptanımız belgeleriyle ortaya çıkaracak bunu.
Biz Mısır sularında ilerledik bunları ilgilendiren birşey yok. Birdenbire etrafımızda zodyak botlar, helikopterler, 5 büyük savaş gemisi ve denzialtı. Biz gemiden yayın yaptık, bizi korkutuyorlar bize saldırmazlar, böyle bir kafasızlık yapmazlar diye düşünüyorduk. Ve sabah namazı ezan okunurken biz namaza durduk tam baktık ki etrafımızda aynen yecüc mecüc gibi sayısı belli olmayan şekilde denizden havadan her türlü araç kullanılarak bize saldırılıyordu. Biz sandık ki bize gösteri yapıyorlar. Eğer onların sularında olsak ya da illegel korsanlık yaptıkları Filistin sularında olsak bize saldırabilirler ama değildik arkadaşlarımız sivil direniş gösterdi. Birden bire indirme yaptılar.Bütün basın ordaydı kollaka girip içeri almayalı dedik. Kolkola girdik, ama olacak gibi değildi.
İsrailler'e bir söz verim tutacağım. Ben dürüst adamım 3 gün boyunca sorgulandım. Onlara dedim ki 'Bakın siz krizi yanlış yönetiyorsunuz, şu anda bile hala İsrail'i yalnızlığa itiyorsunuz'. 3 gün boyunca tüm birimleri beni sorguladı, dediler ki: 'Sen orada demirlerle, baltalarla bize saldırılmadığını mı söylüyorsun?'. Dedim ki; demirlerle sandalyelerle size saldırıldı. Ne? Meşru müdafaa. Ben dedim bunu açıklarım. Size söz veriyorum gideceğim basına diyeceğim ki; bizim arkadaşlar orada gördükleri sopalarla kendilerini savundular. Ama neye karşı? Denizaltına karşı, helikoptere uçağa ve İsrail'in en güçlü komandolarına karşı. İlk dönemde diyorlar ki 'silah kullanmadık'. 35. dakikada gerçek mermi kullanma iznini almışlar. Siz ses bombası, gaz bombası attınız bunlardan çıkan parçalardan arkadaşlarımız yaralandı bu silah değil mi? Peki ilk kullanılan 2 mermi plastik mermi,sonra kullanılan her üç mermiden biri de ince çiviye benzeyen bir mermiydi. Cevdet kardeşimiz -Alah ailesine sabır versin- basın mensubudur, şehit olmuştur. İsrailliler yukarıdan ateş ederken sadece fotoğraf çekiyordu. tam 1 metreden fazla değil 1 metreden alnından vuruldu ve beyni parçalandı. Bu yetmedi artık her taraftan şehit haberi geliyor. Birazdan atılan mermileri gördük ki bunlar sahici mermi. Plastik mermi de öldürüyor. Çünkü 1 metreden 2 metreden atıyorsn sen. Sahici mermileri saydırmaya başladılar.
Arkadaşlarımzı gelenlerden 10 tanesini etkisiz hale getirdi. Ve araya girdik ne olursa olsun biz haklı olacağız normalde bizim meşru müdafaamız. Ve onlara söz verdim söylüyorum evet silahlarını aldık ve biz silahlarını kullansaydık gene uluslararası hukukta meşru olacaktı ama biz silah kullanmayacağız haklı olacağız dedik ve aldığımız silahları denize attık.
Dünyada güçlü olarak bilinen İsrail ordusunu en güçlü ordunuzu sopalarla püskürttük. Bazı arkadaşlarımız görüntüleri vardı ama alamadık teslim olduktan sonra vurulmuştu. Ve bir Endonezyalı doktor arkadaşımız o İsrail askerlerine zarar gelmesin diye bir yere koymuştuk tedavilerini yapmıştık suyunu vermiştik o çatışma anında. Sonra bunları teslim eden Endonezyalı arkadaşımızı teslim ederken karnından 5 kurşunla öldürdüler. İnsanlık adına birşey yoktu. Beyaz bayrak olsun diye gömleğimi çıkardım salladım. Beyaz bayrağı gördüklerinde de devam ettiler.
Bir arkadaşımız gördü, tuvaletin birinde 2 tane ceset vardı kime ait olduğu henüz belli değil. Şu an bize 9 tane şehit verdiler, aileler bunları tespit edecek. Ama bizdeki liste daha kabarık. Şu an ortada değil bu. Kayıtlar var. 38 yaralı arkadaşımızı doktor arkadaşlar elleriyle teslim etti. Demişler ki 'bizde 21 yaralı var' Diyorlarki 'biz bu kadar duyulmuş bir olayı saklayamayız' inşallah onlar haklıdır, göreceğiz. Şehit ve yaralıların ssayısının artmasını biz de istemeyiz. Kayıplar var.
3 sistem kurmuştuk onlar 1 sistemimizi çökertti. İnternet üzerinden saatlerce yayınımız oldu. Ve onların egrçek yüzünü gördüler. Değerli arkadaşlar biz hukuğun dışına hiç çıkmadık, Fedakarlık yaptık.
Hatta inanmadığımız hukuğa bile uyduk çünkü bizi takip eden bazı ülkelerin savaş gemileri vardı ve yardım etmeleri gerekiyordu yapmadılar. Ve hakkımız vardı; onlardan aldığımız o silahları kullanmaya, yapmadık ve onlar elimize geçtiklerinde tedavilerini yaptık, sularını verdik. Ama onlar bunların karşılığında teslim olan arkadaşlarımızı öldürdüler, ve öldürülenlerden bazılarını denize attılar daha bilemiyoruz bunlar kim. Ve teslim etmeye giden doktoru kurşunladılar. Sonra ne yaptılar? Sonrası çok ilginç hani teslim olduk değil mi? Ellerimizi kaldırdık, hepberaber çünkü kadınlar vardı. Kadınlar olmasaydı biz gene teslim olmazdık. Tüm arkadaşlarımızı kutluyorum, kimse geri adım atmadı müslüman, hristiyan, yahudi, ateist hiçbiri geri adım atmadı. Küçük, büyük. Anne babayı çocuktan ayırdılar çocuğa bakamayınca geri getirdiler. Dünyada filistin halkı iyice tanınsın. 2 tane çok ağır yaralımızı orada bıraktık. Onlara teslim ettiğimiz yaralılarımızı listeden tespit edip basına bilgi vereceğim. belki hafif yaralılardır da vermişlerdir."
"Ne iftira atacağım, ne gerçekleri saklayacağım"
Yıldırım, İsrail askerlerinin bütün kapıları tuttuklarını, kendilerine silah doğrulatarak, "ayağı kalkanı vuracağız" tehdidinde bulunduklarını söyledi. "Lazeri tutup, sonra vuruyorlardı" diyen Yıldırım, "İngiliz vatandaşı bir kızımız bir yazı yazdı onlara götürdü. Neredeyse vuracaklardı. İnsanlar tuvalet ihtiyacına gidemedi. Hep hakaret ettiler. Ellerinde silah vardı. Geminin ikinci katına aldılar, yerler ıslak, ellerimizi arkadan bağladılar. Bir kısmının önden bağlandı. 5 saate yakın işkence yaptılar. Maksatlı olarak helikopteri üstümüze getirip, döndürdüler. Helikopter denizden aldığı suyu üstümüze attı. Buz işkencesini gördük" diye konuştu.
Yaralıların aynı anda götürülmek yerine teker teker helikoptere bindirildiklerini söyleyen Yıldırım, "Bir yaralının, vida gibi bir şeyle uyuşturmadan bacağını açtılar. Biz size teslim olduk. Bunların hepsi ortaya çıkacak. Saatlerce bizi bekletiyorlar. Gönlümüzü almaya başladılar. Çünkü Türkiye ve dünya ayağa kalktı. Türk ve dünya halklarına teşekkür ediyorum. Yahudiler Gazze'de olsa ve Müslümanlar zulmü yapsa aynı yardımla yola çıkarım. Bunlar kendilerine zarar verdiler sonra gönlümüzü almaya çalıştılar. Yemeklerimizi veriyorlar. Gece yarısı kapımızı çalışıyorlar, falan kişi gel diyorlar, sonra saatlerce o kişi ortada yok. Bu ambargo kalkacak. Biz şehit verdik diye bırakmıyoruz. Bu ambargo kalkana kadar devam edeceğiz. İnsanlığın kazandığını hep beraber göreceğiz. Ya bu ambargoyu siz kaldırırısınız, ya da sivil toplum örgütleri olarak vaktini bizim tayin edeceğimiz daha büyük filolar ve araba konvoylarıyla Mısır'dan gidecek şekilde dünyayı ayağa kaldırırız. Ya bu insanları kurtarırsınız ya da biz de sizde bedel ödeyeceğiz. Bütün dünyadaki vicdan sahipleri birleşmiştir. Biz hiçbir şeyden korkmuyoruz" dedi.
Etiketler: Müslüman, Türkiye, Filistin, İsrail, Şehit, işkence, doktor, Gaz, Yahudi, foto, Türk, gece, Sabah, Taraf, Yorum, Man, Yıldırım, Hani, Bülent Yıldırım, Mısır, Allah, basın açıklaması
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder